25 Temmuz 2008 Cuma

FAYDALI MODEL BAŞVURULARININ YENİLİK DURUMU ARAŞTIRILIYOR

Teknik buluş ve yenileştirmeler ile ilgili iki tür tescil olduğunu önceki yazılarda da açıklamıştım. Bunlar:

- Patent ve
- Faydalı Model

olarak ayrıştırılyor. Aralarındaki en temel fark patent başvurularında inceleme araştırma işlemlerinin yapılması ve yenilik özelliği taşımayan başvuruların patent ile korunma şansının bulunmamasıdır.

Faydalı Model tescili başvurularında ise bu zamana kadar başvurular sadece dilekçenin şekli yapısı bakımından inceleniyordu. Kısaca detaylandırırsak:

- dilekçede imza var mı?
- tarih yazılmış mı?
- tarifname, özet, istemler ve varsa çizimler dilekçeye eklenmiş mi?
- başvuru ücreti yatırılmış mı?
- sayfalar belirlenen marjlara uygun mu hazırlanmış?...

gibi kriterlere bakılarak değerlendiriliyor bunlar bakımından bir sorun yoksa ve yayın talep edilmişse hızla yayına gönderiliyordu.

Son aylarda bir çok başvuruda görülen Türk Patent Enstitüsü'nün değerlendirme sırasında patent başvuruları arasında da benzer eski tesciller olup olmadığını inceliyor ve benzer olduğunu düşündüğü eski tesciller var ise başvuru işlemini durdurup başvuru sahibine bildirim yapıyor ve üç ay içinde varsa savunma istiyor. Cevabi yazıya göre tescil işlemlerini devam ettiriyor yada işlemden kaldırıyor.

Yapılanın hukuki durumu nedir diye sorulursa biraz karışık bir yanıt ortaya çıkar. Kanun Hükmünde Kararname ve Yönetmelik değişmedi ve Enstitü'de herhangi bir tebliğ ile böyle bir yetkiye kavuştuğunu ilan etmedi. Mevcut durumda Enstitü'nün böyle bir yetkisi olduğu görülmüyor. Başvuru sahibi işi mahkemeye götürse enstitünün bu yetkiyi nereden aldığını nasıl açıklayacağını merak ediyorum ama iş o kadar da basit değil.

Yaptığınız başvuruyu değerlendirip yeni olmadığını bildiren Türk Patent Enstitüsü başvuru sahibine şöyle bir pozisyon oluşturmuş oluyor. Başvuru gerçekten yeni değilse ve gösterilen eski patent gerçekten ürünün patenti ise(başka ülkede tescilli olup olmaması durumu değiştirmez var olması yeterlidir) başvuru sahibi bunu resmen bilmiş oluyor ve tescili devam ettirirse kendisine ait olmayan bir buluşu bunu bildiği halde tescil ettirmiş oluyor. Bu da cezası da belirlenmiş açık bir suçtur.

Sonradan faydalı model belgesinin iptali için mahkemeye giden biri belge sahibinin bu işleri bilerek yaptığını rahatlıkla ispat edebilir duruma gelerek hapis cezası istemli olarak dava açabilir. Belge sahibi bu durumda 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanabilir. Şimdiye kadar böyle bir dava duymadım ama alt yapının hazır olduğu kolaylıkla görülüyor.

Bu değerlendirme sürecinin başvuru sahibine de yararı var. Bilindiği gibi faydalı modellerde araştırma inceleme süreci olmadığı için özellikle mahkemelerde faydalı model belgelerine ön yargılı bir tavır bulunmakta idi. Şimdi böyle bir sürecin uygulanması belgeye duyulan güveni de arttıracaktır.

23 Haziran 2008 Pazartesi

Marka Tescili Başvurusu Yaparken Sınıf Tespiti Nasıl Yapılır?

Önceki yazılarda da sık sık vurgu yapıyoruz Nice Sınıflandırma Sistemine. Türkiye'de marka tescili işlemleri yapılırken tescilin talep edildiği meslek alanı Uluslararası anlaşma ile belirlenmiş ve beş yılda bir revize edilen Mal ve Hizmet Sınıflandırma Tebliği'ne uyularak belirleniyor.

Nice Sınıflandırma Sistemi adını bu sistemin kabul edildiği Nice Anlaşması'ndan alıyor. Sınıflandırma Sistemine göre mallar ve hizmetler 45 ana sınıfa ayrılmıştır. İlk 34 sınıf ürünleri sonraki 11 sınıf ise hizmetleri tanımlar.

Marka tescili başvurusu yapacak olanlar bu liste içinde kendi meslek gruplarına uygun olan sınıfları (emtia) belirleyerek başvurularını yaparlar. Türkiye'de marka tesciline başvururken sınıfları tespit etme işi ile başka ülkelerde aynı tespitin yapılması biraz ayrışmakta. Bunu örnekleyerek daha kolay açıklayabiliriz.

"Johnnie Walker" uluslararası tanınmış bir alkollü içecek markasıdır. Kendisi içki üreticisi olup restaurant, cafe işletmeciliği yapmadığından (yada örnek için böyle varsayarsak) markasını sadece alkollü içecekleri kapsayacak şekilde 33. emtia sınıfında tescil eder. Fakat bu kadar büyük bir firmanın restaurant, cafe yada bar açamayacak bir firma olmadığını tahmin edeceğimiz için bir bar yada restaurant tabelası olarak gördüğümüzde yadırgamayız ve o firma olduğunu düşünerek hareket edebiliriz.

Burada "Johnnie Walker" bakımından bir sorun olacağı açıktır. Buna mani olabilmek için kendi meslek alanı ile benzer olacak diğer sınıfları da dikkate alması ilerisi için iyi bir tedbir olabilir. Fakat bu iş bu kadar basit olmuyor.

Türkiye'de bir marka tescil tarihinden sonra devamlı olarak beş yıl süre ile tescilli olduğu alanda kullanılmazsa markanın kullanılmadığı sınıfta iptali için dava açılabilir.

Ben yine de dava süreleri ve bir markanın peşine bu derece düşülmeyeceğini varsayarak sınıf tespiti yapılırken "benzer sınıf" kavramının dikkate alınmasını öneriyorum. Bir örnek vererek sınıfları nasıl belirlediğimizi gösterelim:

Bilgisayar ve yazılım alanında faaliyet gösteren bir firmanın marka tescili başvurusu yapacağını varsayalım. Firma bilgisayar donanım ve yazılımları üretip yada kendi markası ile ithal edip satmaktadır, ayrıca firmanın bir mağazası bulunmakta burada çeşitli markalı malzeme satışı yapılmaktadır. Mağazada teknik servis hizmeti de verilmektedir. Firmanın tescil başvurusu yaparken dikkate alacağı sınıflar:

9. sınıf bilgisayarlar, donanım ve yazılımları
35. sınıf mağazacılık hizmetleri, satış hizmetleri
37. sınıf makinaların (bilgisayarların) tesisi tamiri ve bakımı hizmetleri
42. sınıf bilgisayar hizmetleri (bilgisayar programcılığı, yazılımların tasarımı, kurulumu ve bakımı...)

Başvuruya hazırlanırken sınıfları en doğru şekilde tespit etmek için bir vekilden yardım almak her zaman büyük yarar sağlayacaktır.

17 Haziran 2008 Salı

En Doğru Marka Tescili Başvurusu Nasıl Yapılır?

Türk Patent Enstitüsü'ne marka tescili başvurusu yaparken dikkat edilmesi gereken bazı önemli detaylar var. Bir ucundan başlayarak anlatmaya çalışayım:

1- En önce mümkünse başvuruyu yapar yapmaz markayı da piyasada kullanacak şekilde hareket edilmemelidir. Marka tescilleri ortalama on-oniki ayda tamamlandığı için başvuru yapılmış olması tescili kesinleştirmez ve Türk Patent Enstitüsü marka başvurusuna benzer bir marka görmeyip (diğer kıstaslar bakımından denetledikten sonra) yayınına karar verse dahi üçüncü şahısların itirazı ile markanın tescili aksayabilir. Her zaman en doğru yöntem yatırıma girişmeden önce marka tescili işlemlerinin tamamlanmasıdır.

2- Firmaların birden fazla marka tescili başvurusu yapması da hem tescil olasılığını arttırır hem de ileride yaşanabilecek aksi durumlara karşı önceden tedbir alınmış olur. Örnek: Markanın iptali için üçüncü şahıslar tarafından dava yoluna gidilebilir, yada piyasada yaşanan ani ve olumsuz olaylarla markanın itibarı zarar görebilir (gıdacılar için bozuk gıda, elektronikçiler için teknik problemler yaşanması vs. gibi...). Bu gibi durumlara karşı yedekte tescilli markalar bulundurulması tescil sahiplerine hareket alanı kazandırır.

3- Marka nasıl kullanılacaksa o şekilde başvuru yapılmalıdır. Tescilli markanın bir bölümünü kullanmak diye birşey yoktur.Bazı başvurularda firmaların bir kaç markayı bir seferde tescile başvurduğunu görüyoruz. Örnek: Firmanın "ALİ", "VELİ", "CAN" diye üç tane kullanmakta olduğu isim için bir dilekçede "ALİ VELİ CAN" diyerek başvurması durumları olabiliyor. Bunu da yaparken üç ayrı başvuru için ücret ödemeyip tek seferde hepsini bir tane fiyatına kapatmış olduklarını düşünüyorlar. Fakat bunun sakıncası şudur; firma markaları böyle kullanmamakta her bir kelimeyi ayrı ayrı kullanmaktadır ve kendisini taklit edecek olanlar da kelimeleri tek tek kullanacağından müdahalede sorun yaşayabilir. Bir de en büyük problem başka biri üç ayrı başvuru yaparak "ALİ", "VELİ" ve "CAN " markalarını aynı alanda kendi adına tescil edebilir.

4- Marka tescilinin hangi alan yada alanları (Nice Sınıfları)kapsayacağı çok dikkatle belirlenmelidir. Doğru meslek sınıfında alınmamış tescil hiç bir koruma sağlamaz. Benim vekil kullanmadan başvuru yapan firmalarda gördüğüm en büyük problem budur. Örnek: Özellikle mağaza zincirlerinde şu hataya rastlıyoruz; "mağaza kurma hizmetleri" diye yazarak başvuru yapıyorlar ve böyle yazınca "iş idaresi konusunda danışmanlık hizmetleri" alanında tescil veriliyor. Oysa tescilin alınması gereken alt sınıf "müşterilerin malları elverişli bir şekilde görüp satın alması için çeşitli malların biraraya getirilmesi hizmetleri". Bu şekilde markası kaybedilmiş tanınan mağaza zincirleri bulunmakta.

5- Yapılmış başvurunun takibi son derece önemlidir. ÖZellikle vekil kullanmadan başvuru yapan firmalar tüm işlemler yolunda gitse ve marka onaylansa dahi son aşamadaki işlemleri tamamlamayarak başvuruyu düşürmekteler.olumlu devam eden başvuruların tamamlanamama oranı %17 ve bunun tek sebebi takibinin doğru yapılmaması.

Şimdilik duralım...

9 Haziran 2008 Pazartesi

Patent, Marka ve Endüstriyel Tasarım için Rüçhan Hakkı Ne Demek??

Eski Türkçede "RÜCHAN" denirmiş üstün olma özellikleri bakımından diğerlerinden üstün olmak anlamını taşıyor. Fikri ve Sınai Haklar alanında da diğerlerine göre üstün yada öncelikli olunan bir durumu tanımlamak için kullanılıyor.

Genel bir tanımlama yapacak olursak; bir ülkedeki tüm başvurular için sonraki ülkelere yapılacak aynı başvuruların öncelik hakkına sahip olunmasıdır diyebiliriz. Örnek verelim:

Türkiye'de yaptığımız herhangi bir başvuruyu diyelimki Almanya'ya genişletmek istiyoruz. Biz başvurumuzu yaptıktan birkaç gün sonra(süreleri aşağıda) başka biri aynı başvuruyu yada ayırt edilemeyecek kadar benzerini Almanya'da başvurmuş olsa dahi biz süresinde ve rüçhan hakkımızı kullanarak başvurduğumuzda o başvuru bizden sonra yapılmış sayılır ve Türkiye'de başvurduğumuz gün Almanya'da da başvurmuşuz gibi işlem görürüz.

Tescil türlerine göre rüçhan hakkı kullanma süreleri şöyle:

Patent:
- Bir ulusal patent başvurusu yaptıktan sonra 12 ay
- PCT (Patent Cooperation Treaty-Patent İşbirliği Anlaşması) başvurusu yapmışsak 30+3 ay.

Endüstriyel Tasarım Tescili:
İlk başvurumuzu yaptıktan sonra 6 ay

Marka:İlk başvurumuzu yaptıktan sonra 6 ay.

Şöyle bir düşünce oluşmuş olabilir: Türkiye'de başvuru yaparım 12 ay sonra Almanya'da yaparım 12 ay sonra İngiltere'de yaparım böylece rüçhan hakkım hiç bitmez. Rüçhan hakkı ilk başvurudan itibaren hesaplanır ve uzamaz:)

Rüçhan Hakkını ortaya çıkaran şey Paris Anlaşması'dır. 1883 yılında imzalanmış ve ilk imzacısı Osmanlı İmparatorluğu'dur. Türkiye Cumhuriyeti'de 1925 yılında anlaşmayı imzalayarak katılmıştır.

3 Haziran 2008 Salı

Patent araştırma talebi

Türk Patent Enstitüsü'ne yapılan patent başvurularında şekli incelemenin tamamlanarak başvuru sahibine onay yazısının gönderilmesinin ardından "tekniğin bilinen durumunun araştırılması" için talepte bulunulması gerekiyor.

Araştırma talebi için belirlenen süre başvuru tarihinden itibaren 15 ay. Bazı durumlarda talep son gün yapılıp ücret ve dosya üç ay içinde verilebiliyor o zamanda 18 aya kadar süre uzatımı mümkün oluyor.

Araştırma raporu bize buluşumuz gerçekleşene kadar o konudaki son durumu gösteriyor. Daha sonra gelen inceleme aşamasında da bu rapor ışığında inceleme yapılarak patenti hak edip etmediğimize karar veriliyor.

Son yıllara kadar Türk Patent Enstitüsü patent araştırma işlerini yapmıyor başka ülkelerden yaptırıyordu.Bir kaç yıldan beri bu işi de yapabileceğini internet sitesinden duyurmuş ve bunun için fiyat belirlemiş durumda.

Fakat diğer ülkelerden farklı olarak hangi patent sınıflarında araştırma yapabileceğini açıkça belirtmeyip "bazı sınıflarda" araştırma yapabileceğini ilan etmiş.

Biz başvurumuzu yaptıktan sonra kendi aralarında araştırma raporunu düzenleme işini onlar mı yapsın yoksa yabancı ülkeden mi talep edilsin karar verip şekli incelemenin tamamlandığını bildiren yazının altında dipnot olarak araştırabileceklerini ya da araştıramayacaklarını bildiriyorlar.

Tabi bu durum işin güvenilirliğini zedeliyor biraz. Türk Patent Enstitüsü'nün hangi patent sınıflarında araştırma yapabileceğini açıkça ilan ederek konuyu netleştirmesi gerekir. Bu ön değerlendirme süreci şekli inceleme süreçlerini uzatarak başvurunun rüçhan süresinden eksiltiyor. Yabancı ülkede başvuru yapmak için elimizde bulunan 12 aylık süre maalesef bundan dolayı bir iki ay boşa harcanmış olabiliyor.

Sonradan başka ülkeden yapılan araştırma talebi de gecikerek elimize ulaşırsa rüçhan sürsi aşılmış oluyor ve patent sadece Türkiye'yi kapsayarak sınırlı bir koruma yaratabiliyor.